31 Ekim 2010 Pazar

Doğu Karadeniz / 2008 4. Kısım

Sabah kalktım anlaşılan şifayı kapmışız. Genelde bizim memleketteki yaylamızda çıktığımda 2-3 gün midem ağrır hastalanırım. Burada da aynısı oldu maalesef. Ayder yaylasında olmadı diye sevinmiştim kısmet burayaymış.

Moralimi fazla bozmayıp hemen kahvaltı için aşağı indim. Kahvaltımı edip bir kaç resim çekmek için attım kendimi dışarı. Bugün hava hafif sisli zaten sisli olmayınca enteresan oluyor Uzungöl yaylası.



Biraz arabayla gezdim yaylanın dışına suyun geldiği yere doğru gittim.

 Sonra geri döndüm hatıra fotoğrafı çektim self tımer marifetiyle.


Kendimi çekmeyi bırakıp etrafı biraz fotoğrafladım.



Yeteri kadar fotoğraf çektikten sonra sonraki durağım olan Gümüşhane ilindeki KARACA MAĞARASI na gitmek için yola çıktım. Buraya daha önceden görmediğim Bayburt üzeri gideceğim hem yolda baya kısa oluyor. Hemen yaylanın çıkışından sola doğru BAYBURT yoluna çıkılabiliyor.



Yayladan çıkışta da bir kaç resim çektim


 Blog un başlığındaki resim ile aynı yerden çektim. Bu resim 2008 deki resim üstteki bu seneki gezimdeki çektiğim resim. O geziyi de en kısa zamanda paylaşmak istiyorum.


Bu kısa resim malasından sola arabaya atlayıp yoluma koyuldum. Biraz gittikten sonra BAYBURT yoluna saptım. İlk başları çok güzel asfalt yolda ilerliyordum. Bir kaç km gittikten sonra baktım yol çalışması var ayrıca tabelada koymuşlar yol kapalı diye.

Hemen oradaki işçi arkadaşa yolun durumunu sordum . Yol açık  ama yol biraz bozuk dedi. Bende olsun düzelir ilerde diye ümitlenip girdim yola.

Yol biraz bozuk  dedi arkadaş ama nerde yol epey bozuk rezalet ötesi 20 km hız ile gidiyorum. Yolda sakat bir taraf uçurum.



.

Yolda birde baraj inşaatına denk geldim. Şimdiye çoktan bitmiştir herhalde . Çamlıkaya barajıymış. Hayırlı uğurlu olsun diyip yola devam ettim.



Biraz gittim karşıdan araba geldi hemen camı açtım Bayburt'a gidiyorum yol ne kadar daha böyle devam ediyor dedim. Arkadaş ta hep böyle değil biraz git düzelir dedi

Bende abiye uyup devam ettim ama 20 km yol aldım hala düzelen bir şey yok artık yol dağa doğru sarmaya başlıcak geçite doğru gidecek hepten sakat o zaman.



Baktım 69 plaka araba geliyor hemen onada sordum. Abi dedi hiç gitme bu yoldan komple yol böyle geri dön en iyisi. Bende zararın neresinden dönsen kardır diyerek dönecek uygun bir yere kadar devam ettim.




Tekrar geldiğim onca yolu geri giderek geçtim. Asfaltıma kavuşup bastım Of'a doğru. Kıvrıla kıvrıla OF a kadar geldim. Of girişinde bir sürü çay fabrikaları var yan yana ÇAYKUR da var ama  ben daha önceden gezdiğim için Bende önünde tur otobüsü olan ÖZÇAY fabrikasına girdim. Burası ödüllü bir fabrika imiş.



Hemen kafileye kaynak olup onlarla birlikte fabrikayı gezdim. Gene dayanamayıp 3 tane yarımşarlık çay sardırdım onlarda güzel çaylardı. Ödül boşuna değilmiş.

Tekrar arabaya dönüp yola koyuldum TRABZON a doğru yol almaya başladım. TRABZON merkeze gelip TRABZON FORUM AVM ye gittim


 biraz gezdim sonra yemek yiyip. Acaba Gümüşhane ye gitsem mi gitmesem mi diye kararsız kaldım. Sonra karar gitmeye karar verip koyuldum yola. Yine Maçka yoluna saptım.



Tünel çıkışında durup kenardaki duran heykeli ve anıtı inceledim.



Bu anıt 26 mayıs 2003 de uçak kazasında ölen 42 ukraynalı için yapılmış


Burada da  horon tepen horoncular var. Uyy dik dik ..

Tekrar yola koyulu zigana geçitline doğru yol aldım. Baya bir çıktım çık çık bitmiyor mübarek. Havada bozuk siste var.



En sonunda zirveye çıktım.



Tünelin bir ucu sis pus diğer tarafı açık ilginç..





Daha sonra bol bol resim çekmek için yola devam ettim baya bir aşağı indim. Gümüşhane nin ilçesi Torul dan geçip devam ettim.

Bir kaç km sonra sola doğru KARACA MAĞARASI tabelasını görüp daldım o yola. Yol güzel toprak değil biraz çıkışın ardından Mağaranın otoparkına park ettim arabayı.



Biraz yürüdükten sonra mağaranın girişine vardım. Maalesef bu mağaraya hiç bir şekilde fotoğraf makinası cep telefonu gibi aletler alınmıyor. Anahtarlı kasalar var oraya koyuyorsun çıkışta geri alıyorsun.


 İçerisi ise muhteşem çok muazzam sarkıt ve dikitler var .Herkesin görmesini tavsiye ederim.

Geziden sonra tekrar arabaya dönüp GÜMÜŞHANE ye doğru yol almaya başladım. Bir çok tünelden geçerek Gümüşhane ye vardım.




Kısaca şehri gezip fotoğrafladıktan sonra midem için eczaneden ilaç aldım.




Tekrar yola koyulup Trabzon a dönmek için yola koyuldum. Ziganada durup resim çektim yine.







Akşam üstü TRABZON a vardım. Akçaabat ta meşhur olan KÖFTECİ NİHAT USTA nın yerine gittim Akçaabat a. Baya bir kalablık içerisi hem rest. içinde hemde deniz kıyısında masalar var. Ben rest oturup 1 porsiyon köfte söyledim. Ancak midem pek iyi olmadığı için pek bir şey anlamadım yarısı kaldı.
Sonra önceden de kaldığım Demirgrand otele gidip yattım uyudum.

28 Ekim 2010 Perşembe

Doğu Karadeniz / 2008 - 3.Kısım

Sabah kalktım hemen penceremi açıp mis gibi dağ havasını ve çam kokusunu içime çektim.




Aşağı inip güzelce kahvaltı ettikten sonra yayan olarak aşağı doğru bir yürüp etrafa baktım. Gerçekten burada TÜRKİYE nin her yerinden insanlar gelmiş keyiflerine keyif katıyorlar. Huzura eriyorlar.




Tekrar en tepeye çıkarak arabaya geri döndüm. Baktım belli saatlerde Transit minibüsler vızır vızır kavrun diye bir yaylaya gidiyorlar. Dedim bende bi gideyim. Vurdum kendimi yukarılara. Yol hemen toprak oldu ve heryerden de ufak ufak sular şelaleler akıyor kimi yerde sulardan geçiyorsun.



Akan şelalerden suyumu doldurup kana kana içtikten sonra yola devam ettim. Biraz gittikten sonra çok güzel bir düzlük çıktı karşıma. Burdada yerleşim var ama daha çok çadırcılar burayı mesken tutmuş. Bir kaçta çadır rest. tarzı yerler vardı.






Bir kaç fotoğraf çektikten sonra yola devam etmek istedim ama burdan sonra pek yola benzeyen bir şey göremedim. Toprak yol olmuş kayalık yol. Ama maşallah Transit münibüsler herhalde palet takmışlar son sürat bu yollarda gidiyordu. Bende girdim yola biraz gitmeye kalmadı kasisli olan bir yerde araba sıkıştı tampon saplandı toprağa. Neyse biraz uğraştıktan sonra kurtardım arabayı baktım kayalar da sivrilmeye başlıyor cesaret edemedim geri döndüm tekrar AYDER e. Siz siz olun üç beş verip Transitlerle gidin. Pişman oldum sonradan gitmediğime.





Tekrar aşağı indim. Sağı sola bakıp tekrar koyuldum yola. Yayla gümrük kapısını geçip Çamlıhemşin e doğru kıvrıla kıvrıla gitmeye başladım.


Çamlıhemşin çok küçük ve ilginç bir yer biraz durup buralarıda resimledikten sonra yoluma devam ettim.





Biraz gittikten sonra öğle yemeği için bir yer gördüm.(Osmanlı yöresel yemekler sofarısı) Baktım tur otobüsleride burada duruyor. Sonradan öğrendimeğe göre burası  bilenen meşhur bir yermiş. Hemen içeri dalıp  bi masa kaptım dere manzaralı.


Yemekleri söyledim ayrıca ilk yez yediğim laz böreğinden de söyledim. Bir çeşit muhallebili börek.
Rest. karşısında . 5-6 çocuk kendilerini ırmağa bırakıyorlardı. Ama içlerinden ötekilerine göre baya bir tosun çocuk yaklaşık yarım saat atlamak için bekledi durdu. Arkadaşları 10 kere atlatıp çıktı ama atlamaya cesaret edemedi. En sonunda rest. turist kafilesi yemeklerini bırakıp çocuğa gaz vermeye başladılar hadi aslanıp/kaplanım atlarsın diye. :)
En sonunda atlayınca büyük bir alkış tufanı koptu lokantadan.


Yemekten sonra hemen rest. aşağısına derenin kıyısına inip biraz ayaklarımı serinletip tarihi köprünün fotoğraflarını çektim.



Yediklerimi eritip tekrar yola koyuldum. Tekrar Karadeniz otoyoluna çıkarak gelirken pas geçtiğim Rize ye girdim. Uzan uğraşlar sonucu arabayı park edecek beleş yer bulduktan sonra kısıtlı zaman içersinde şehri bir gezdim.





Keşif işleminden sonra meşhur olan RİZE ÇAYKUR BOTANİK BAHÇESİ ve Fabrikasını gezmek için arabayla  dik dik yokuşları çıkarak vardım. Güç bela sıkışık otoparka aracı park ettim. Burada çeşit çeşit ağaçlar bitkiler var üstünede isimlerini yazmışlar ayrıca kocaman çay bahçesi mevcut herkez lıkır lıkır harika RİZE çaylarından götürüyor. Demlik demlik gidiyor mübarek. Eee kaynağı bulmuşsun yumul çaya.




Çay faslından sonra hakim olan tepeden bir kaç RİZE fotoğrafı çektim.



Daha sonra girişte bulanan çay satış büfesinden hediyelik çaylar aldım. Fiyat olarak pek bir farkı yok ama normalde bulamayacağınız değişik türde çaylar mevcut. 42 NOLU TİREBOLU çayı varmış meğersem.

Ben kahveringi pakette yarımlık Hediyelik çaylardan


 ve özel imalat yvarlak teneke kutluarda satılan çaylardan da aldım gerçekten harika bu tenekedeki çaylar.Tavsiye ederim. Biraz pahalı ama olsun.


 Paket yaptırıp bagaja attım çayları ve oyalanmadan bir sonraki durağım olan UZUNGÖLE doğru yol almaya başladım. Hemen OF ilçesini geçince sola doğru saptım. Bu yol DERNEKPAZARI ve ÇAYKARA ilçelerinden geçerek Uzungöle ve BAYBURT a gidiyor.




Havada yavaş yavaş kararmaya başlamıştı bir an önce yaylaya ulaşmak istiyordum.

Neyse yaylaya vardım. Otele yerleşmeden bir kaç fotoğraf çekeyim dedim.



Baktım akşam pek sağlıklı fotoğraf çekemeyeceğim o zaman otelin yolunu tuttum.Arabayıda bizim otelin diğer tesisinin önüne parkettim.



 Otelin kapısında 2 araba İZMİR den gelmiş aile vardı. Koca yaylada bir türlü yatacak yer bulamamışlar her yer doluymuş. Bizim otelden olumsuz yanıt alıp arabaya devam ettiler. Hemen odama yerleştim SEZGİN OTEL . İdare eder bir otel hemen yanında alabalık havuzlarıda var.   

Bu civarda en çok tutulan İNAN KARDEŞLER otelmiş. Ama ondada oda ne gezer hep dolu hep dolu.

Akşam yine horonlu kemençeli eğlence vardı. Millet gene tepindi çoştu çoşturdu. Sonra dışarı çıktım millet çekirdek çitlelip yaylanın bi ucundan bi ucana yürüyüp duruyor bende yürüdüm. Ortam çok hareketli ayrıca bir sürü arap abi ve arap bacıda vardı. Ayrıca bisiklet kiralama hizmetleride var buralarda. İmkanlar geniş. Gece yarısını ettikten sonra odaya dönüp yattım.