24 Ekim 2010 Pazar

Doğu Karadeniz / Ağustos 2008 2. Kısım


Yükü tekrar araca sararak bu sefer ki durağım olan Gürcülerle sınırımızı oluşturan Sarp köyüne doğru yola koyuldum. Tekrar aşağı doğru geldiğim yola doğru salladım arabayı. Buralarda hele ki tali yollarda otostop çok normal. Biraz gittim yaşlı bir teyze hemen el et bende hemen durup teyzeyi arabaya bindirdim. Yolda biraz sohbet ettik şehir merkezine misafirliğe gidiyormuş. Şehir içinde indi bol bol dua etti benim için. ALLAH razı olsun dedi. Tabi ben bu manevi destek ile daha bir güvenle yoluma devam ettim.


Hemen otobanın kenarında bulanan manzarası güzel fiyatı biraz pahalı olan DEDEMAN RİZE yi geçtim. Rize ye daha sonra uğrayacağım için hiç pas vermeden yanından geçip gittim.



Yavaş yavaş Hopa merkeze doğru yol aldım. Karnım da acıkmıştı . Aslında bu hat boyunca balık yemek en güzeli ama pek kendisiyle aram olmadığı için genelde et tarzı şeyler yemeyi tercih ederim. Şehir merkezine girip hemen yolun kenarında bulanan işlek bir rest. girdim. Tuhaf bir iskender gibi bir şey getirdiler pek iş yoktu. Kola ile bir güzel yedikten sonra yola koyuldum.

Az biraz  ( 20 km sonra HOPA dan :) )sonra sarp gözükmeye başladı. Tab ikide bir çok park halinde ki TIR kimi 20 gündür bekliyormuş. Sebep o zaman ki GÜRCİSTAN ile RUSYA arasındaki savaş gerginliği. Geçiş sınırlı idi. Bir de çalışma vardı yeni sınır inşaatı. Bu sene bizzat gidip kontrol ettim çok güzel olmuş yeni sınır kapısı.


                                                                          ÖNCE
SONRA


Neyse hemen aracı bir yere eğleyip keşfe çıktım. Etrafta bir sürü aylak aylak dolaşan Gürcüler bir oraya laf atıyor bi buraya ordaki dolmuşcularlada kanka olmuşlar.Ben kendimi yabancı hissettim valla . Düşündüğüm kadarıyla GÜRCİSTAN ın ANTALYA sı olan sarpi de kendilerini sulara bırakan plajda !! güneşlenen gürcüleri resimledim.


Daha sonra bizim tarafta bulunan köye çıktım belki daha yakın resimlerim diye baya bir dik yokuş çıktım. Biraz daha yaklaştım bir kaç resim çektim.


Biraz daha çıkacaktım ama köpek sürüsünü görünce vazgeçtim bu keşiften. Tekrar aşağı indim sonra şansımı deneyip kapıdaki memur abiye. " Abi bi arkadaşa bakıp çıkıcam müsade edermisin dedim. Oda kibar bir şekilde pasaportun yoksa giremezsin zaten savaş var öte tarafta ziyan olursun oralarda " deyip beni kovdu ordan . Gümrük kapısında da SEFERLİK TRİPTİK YOK 6 AYLIK VAR O DA 70 YTL yazıyordu.



Ayrıca KIZILAY ımızda çadır kurmuş GÜRCİSTAN için hazırlık yapıyorlardı. O zamanki kriz yüzünden.



Karşı tarafın aksine malum burasını pek deniz ve safiye yeri sayılmamasından pek ilgi gösteren yoktu. Bir iki kişi denize giriyordu.




Hatıralık bir kaç fotodan sonra bu seferki durağım olan BORÇKA ya doğru yola çıkmak için hazırlandım.

Tekrar Hopa döndüm ve Hopanın içinden sola doğru Borçka ARTVİN yoluna saptım. Harika ve manzaralı bir yolda ilerleyip durdum. Sonra resim çekmek için kenara durdum. Buralarda çok sık rastlanılan teleferikleri inceledim. Herhalde karşıdaki yeşillik çay olsa gerek.



Tekrar yola koyularak CANKURTARAN geçitlinde mola verip etrafı seyrettim yeşil ve mavi iç içe harika bir manzara

Geçidi geçtikten sonra Asma köprü gördüm yanında da bir ev veya çiftlik gibi bir şey vardı. Satılığa çıkarmış sahibi. Varmı alan ?




Borçka ya doğru usul usul  giderken karşı taraftan benim şeridimde ilerleyen bir araç gördüm. Herhalde tali yola girecek o yüzden şeridine girdi diye düşündüm. Ama gel gör ki adam hiç bir yere girmedi. Doğruca üstüme gelmeye devam ediyordu. Mesafe iyice azalmıştı bende anlık bir kararla bende onun şeridine geçtim ve birbirimizi kornalara ve hoş sözler söyleyerek geçtik. Acaba ne içmişti günün o saatinde hala çok merak ediyorum.  Neyse güzel ve manzaralı yolları geçerek Borçka ya vardım.



Yolda zırt pırt çok durduğumdan ARTVİN e gitme hayallerimi suya düşürmüş oldum. Bir kaç foto çekip az birazda şehri gezip gece kalacağım AYDER yaylasına doğru yollandım.





Tekrar geldiğim yoldan HOPA ya inerek Rize tarafına döndüm. Otoyol dan saparak Çamlıhemşin ilçesine doğru yol aldım. Yol boyu Fırtına deresi eşliğinde giderek Çamlıhemşine ulaştım.


Daha gece kalmamak için şehrin içinden sola sapıp AYDER e doğru yol aldım. Yaylaya girişte kocaman gümrük kapısı gibi bir kapı yapmışlar başına da bir memur koymuşlar. Memur hoş çeldün 8 TL rica edeyüm. Dedi . Meğerse bu yayla MİLLİ PARK Sınırları içeresindeymiş o yüzden gelenden geçenden para alıyorlar. Parayı verdim eyvallah dedim yaylaya doğru çıkmaya başladım. 

İlk iş otelimi bulup yerleşmek oldu. Burada hem oteller var hemde yerel halk evlerini pansiyona çevirmiş isteyen ordada kalabiliyor. Ayrıca çadırcılarda çadırlarını kurmuş akşama hazırlanıyorlardı. Hemen akşam yemeğini otelde yiyip attım kendimi dışarı.



Havada baya serin ama her yer cıvıl cıvıl her yerden tulum ve horon sesleri geliyor. Ortam şahane aşağıdaki horon eğlencesine de iştirak ettim. Satış yapanlar özellikle bayanlar sarık gibi kafasına sarılan eşarptan alıyorlar tabi nasıl bağlandığını bilmedikleri için hemen hizmet içi eğitim alıp öğreniyorlar. Rağbet çok bu giysiye  Biraz yukarıda da güzel bir lokanta var bütün tur otobüsleri orda duruyor. Geç saatlere kadar gezdim arabayı park edecek yeride çok zor bulduktan sonra otele dönüp yattım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder